Yaklaşık 700 milyon kişinin altı hafta boyunca yedi aşamada oy kullandığı Hindistan seçimlerinin ilk sonuçlarına göre Hindu milliyetçisi Başbakan Norendra Modi, üçüncü kez başbakanlığa kılpayı seçilecek gibi görünüyor. Bu üçüncü dönemi de kazanırsa, Hindistan’ın ilk başbakanı Jawaharlal Nehru’nun rekorunu da egale etmiş olacak.
“Büyük zafer”, “muhalefeti ezdik” gibi laflar etmesine rağmen Modi’nin Bharatiya Janata Partisi’nin (BJP) hedeflenen 400 sandalyeye ulaşamadığı belirtiliyor. Ortada bir zafer varsa bu oylarını hayli arttıran Kongre Partisi’ne ait olmalı aslında. Sonuçlar muhalefetin büyük partisi Kongre liderliğindeki HİNDİSTAN muhalefet ittifakı için şaşırtıcı bir büyümeyi ortaya koydu.
Birinci parti elbette Modi’nin BJP’si. Toplam 543 üyeli parlamentoda 272’den fazla sandalye kazanan bir parti ya da ittifak hükümeti kurabilir. Modi, bu sayının altında kaldı ilk açıklamalara göre. Bu durumda, önceki seçimlerden daha az bir halk desteğiyle de olsa Modi kuracağı koalisyonla yeniden Başbakan olarak görevine devam edebilir.
Aslında siyasi gözlemciler Modi’nin az farkla kazanacağını söylüyordu bir süredir. Haklı çıktılar. Başbakan’ın oylarının düşük olacağı endişesi o kadar yaygındı ki Hindistan hisselerinde ciddi düşüşler yaşandı. Ülke medyasında yer alan haberlere göre hisse senetleri Mart 2020’den bu yana en kötü düşüşü gördü, yabancı yatırımcılar rekor düzeyde satış yaptı.
BJP’nin parlamentonun alt kanadında tek başına çoğunluğu sağlaması pek olası görünmüyor. Hükümeti kurmak için Ulusal Demokratik İttifak (NDA) içindeki müttefiklere ihtiyaç duyması olası. Bu durumun, Modi hükümetinin iktidarının temel taşı olan yatırım öncülüğünde büyüme gibi ekonomi politikaları üzerinde bazı belirsizliklere yol açabileceğini ileri sürenler var.
Ekonomisi Mart 2024’te sona eren mali yılda yüzde 8,2 büyüdü Hindistan’ın. Bu nedenle istikrarsız ya da BJP’nin egemen olmadığı bir koalisyon hükümeti bu büyümenin gereklerini yerine getiremeyebilir. Koalisyon ortaklarına bağımlılık nedeniyle, koalisyon hükümeti Temmuz bütçesi görüşmelerinde reformlara odaklanmak yerine odağını refah odaklı bir yaklaşıma kaydırabilir. Bu tabii ki köklü bir reform yapma fırsatının heba olması demek.
Hindistan piyasalarının yüksek risk algısı nedeniyle düşüşe geçebileceğini, toprak ile işgücü politikalarındaki değişikliklerin yanı sıra kamu işletmelerinin özelleştirilmesi gibi zorlu reformların “masadan kalktığını” düşünenler de var.
Modi’nin kılpayı da olsa neden kazandığına ilişkin yapılacak analizlerde küresel sermayenin büyük desteği de anlatılmalı. Modi, tüm milliyetçi iddiasına rağmen küresel sermayenin çıkarlarının iyi bir savunucusu/koruyucusu. Dolayısıyla yabancı yatırımcılar, Modi hükümetinin ülkeyi ucuz emeğe dayalı bir üretim merkezine dönüştürmeye odaklanmaya devam etmesini bekliyor. Apple ile Tesla gibi yabancı şirketlerin Çin’in ötesine geçerek üretim kurmaya teşvik edilmesinin nedeni de bu.
Modi, kazanmak için ülke demokrasisini ayaklar altına almaktan çekinmeyen bir Hindu milliyetçisi. Hindulara yönelik tüm vaadlerini yerine getirdi. Bunlar Hindistan yönetimindeki Keşmir’in özerkliğinin iptali, Ayodhya’da Ram tapınağının inşası, tartışmalı bir vatandaşlık yasasını uygulamasıydı. BJP yönetimindeki pek çok eyalet dinler arası evliliklere ilişkin düzenlemeleri sıkılaştıran yasaları uygulamaya koymuştu.
BJP’nin sandalye sayısındaki önemli düşüş, işsizlik, artan fiyatlar, büyüyen eşitsizlik, tartışmalı bir ordu askere alma reformu ile de bağlantılı olabilir. Modi’nin özellikle Müslümanları hedef alan sert, bölücü kampanyası da bazı bölgelerdeki seçmenleri ondan uzaklaştırmış olabilir ki bu çok iyi bir gelişme.
Maalesef koalisyon kurarak da başbakanlığını sürdürebilir Modi.
Bu, ırkçılığı, İslamofobiyi, kadın nefretini de sürdürecek demektir.